18 Ağustos 2011 Perşembe

Köşe Yazısı - 3

KANAATİN ÜSTÜNLÜĞÜ İLKESİ HİÇE SAYILDI
Hormon hocam, şu federasyonun kararını yaz deyip duruyolar. Yazıcaz yazmasına da önce bi durup hazmetmek istedim. İlk yazımda bahsetmiştim, “arkam sağlam, zamanında kıçımın durduğu yere volkanik granit kütle naklettirdim” diye. Ama federasyonun küme düşürme falan olmadan liglere devam etme kararı, tam oramda granit kaya da olsa ince bir sızı hissettirmedi değil. Ama olsun bu yolda gerekirse badem olurum ama temiz futbol için mücadeleme de devam ederim. Arada yorulursam da Sergey’i ararım, “öküze saman lazım” deyip mola veririm o ayrı. Karşı taraf benden çok korkuyor. “Aman bir açık vermeyin, Hormon’un aklına karpuz kabuğu getirmeyin” dedikleri duyumunu alıyorum. Tabi bu lafta ince bir dokundurma olsa da gururlanmıyorum değil. Ayrıca karpuz kabuğunu da severim. Ben çocukken, ailecek yemek sonrası karpuz yerken bana da kabuklarını verirlermiş, hatur hutur yermişim. Nedense onu daha çok severmişim. Güzel hatıralar bunlar, insan kopamıyor. Şimdi bile bazen yaş sebze ve meyve haline gittiğimde dükkanın arkasına geçer gizli gizli karpuz kabuğu yerim. Bu da içten gelen bir şey…
Çocukluk deyince aklıma geldi. Gözlük merakım daha o zamanlardan başlamış. Gençliğimde Tan, Okey, Hafta Sonu gibi gazeteler vardı. Yeni nesil bilmez ama değerli neşriyatlardı onlar. Şimdiki kültürümü onlardan öğrendim ben. Okumakta sınır tanımam, o zamanlar da bu gazeteleri alır, gece yorganın altında el feneriyle okurdum. Güzel ilanlar vardı. Mesela insanı çıplak gösteren gözlük ilanlarını okuyunca çok heyecanlanmıştım. Gençlik coşkusu işte. Biraz da bilime meraklı olduğum için, acaba nasıl yapmış adamlar diye sipariş etmiştim. İlki bozuk çıkınca ikinciyi, o da bozuk çıkınca üçüncüyü sipariş etmiştim ve bu şekilde sürüp gitmişti. Gözlük insanda bir tutkudur, bir yaşam biçimidir. Bir kadında herkesten farklı, değişik bir gözlük görürsem ona takılırım mesela. Peşinden gider, ne yapar eder arkadaşlık kurarım. Aynı zevki paylaşan medeni insanlar olarak bu hazzın doruğuna çıkmaya çalışırım.
Olgun Hanım
Mesela geçen gün ayfonum’la fotoğrafını çektiğim bu olgun hanımla da değişik dakikalar yaşadık. Sebebi de sırf onun da değişik bir gözlük takmasıydı. Yaşı ne olursa olsun ilginç buldum, bir sıcaklık hissettim. Fakat kendisi anlamadığım sesler çıkartıp beni sopayla kovaladı. Badem olmaktan zor kurtuldum ama olsun. Bir an bile olsa bu farklı hanımla birşeyler paylaştım…
Laf lafı açtı, şike meselesine gelemedik bi türlü. Federasyon tam bir eyyam yapmıştır. İddianame beklensin, savunmalar alınsın ne demek arkadaş?.. Bunun savunulacak yeri mi kalmış? Hepimiz delil manyağı olmuşuz, federasyon hazretleri hukuk diyor, yargı diyor. Senin kanaatin yok mu derler adama. Medeni ülkelerde iki şahit bir kanaatle adam asılıyor adam!.. Gelsinler, onlara birer gözlük vereyim, bir de öyle baksınlar belgelere. 26 tane klasör doldurmuş çocuklar. Niye verildi onlar size? Külah yapıp, kuru üzüm doldurun diye mi?.. Sinirlendirmeyin beni arkadaş!.. Kafamı bozmayın, yine gider yine müşteki olurum! Başkan Azim hakkında çok bilgi, belge var bende. Azar azar sürecem piyasaya… Bir arazideki fay hattını nasıl iki ucundan tutup taşıttığını, beşyüz metre ileriye alıp kendisine inşaat alanı açtığını ben biliyorum… Hasımlarına şirin gözüküp, onlara hediye olarak ölümcül kıravat yolladığını da biliyorum. Kıravata yaylı ve uzaktan kumandalı bir mekanizma takarak onları kendi kıravatlarıyla boğmak istediğinden de haberim var. İzlanda’daki uyuyan yanardağı nasıl faaliyete geçirdiği, astral seyahatle geçmişe giderek Titanik gemisini nasıl batırdığı… Daha sayayım mı?.. Hepsi çıkacak ortaya. Yeter ki can güvenliğim sağlansın ve gözlüklerim korumaya alınsın, bi 26 klasör de benden çıkar… Kalın salıncakla. Ay, sağlıncakla…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder